1 Mart 2014 Cumartesi

DÖVİZ DALGALANMALARI VE TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

DÖVİZ KURLARI NASIL YÜKSELİR VEYA DÜŞER ?
Döviz kurları piyasa mantığında olduğu gibi, arz ve talebin karşılaştığı noktada belirlenmektedir. Genel olarak söylemek gerekirse, bir ülkenin döviz talebi cari açığıdır.
 Örneğin; bir ülkenin iç piyasasında yeteri miktarda döviz bulunmuyorsa, vatandaşların döviz talebi karşılanamayacak seviyedeyse o ülkenin cari açığı vardır. Bu cari açık da doğrudan döviz fiyatlarının artmasına neden olur.
Dış Dünya ile yapılan alışverişlerde oluşan açık o ülkenin döviz talebidir. Döviz arzı ise o ülkeye gelen sermaye hareketidir. Yani dış Dünya’dan açılan kredi, yatırım için gelen para, yada ülkenin kasasında yani merkez bankalarında bulunan para da döviz arzı olmaktadır.
Bu iki değer toplandığında arz, talebi geçiyorsa döviz fiyatları baskı altındadır ve aşağıya doğru hareket eder. Tam tersi olarak cari açık, sermaye girişinden fazlaysa, merkez bankası rezervlerinden daha fazla cari açık oluşuyorsa, döviz kurları yukarı doğru ilerler.
Aynı şekilde politik faktörlerde dövizin yukarı çıkmasına etki etmektedir. Yani döviz fiyatlarının belirlemesinde siyasi istikrarın önemi de ciddi bir yere sahiptir. Eğer bir ülkede siyasi ortam gergin ise borsa da buna bağlı olarak eksi değerde işlem görecektir. Borsanın olumsuz yönde ilerlemesi demek de döviz cinsi araçların(dolar, Euro vs.) daha da pahalılaşması anlamına gelir. Fakat siyasi faktörler iç piyasadaki dönen dövizin miktarının etkisine göre daha hafif etkilerde bulunur. Yani dövizin kurunu belirleyen ana faktör siyaset değildir.
TL’NİN DEĞER KAYBI VE SONUÇLARI
TL’nin değer kaybı yaşamasının iki nedeni vardır;
1-) Türkiye’den kaynaklanan nedenler arasında en belirgin olanı yabancıların piyasadan çıkışı. Moodys’in not artırımından sonra satın alınacak olumlu beklenti en azından şimdilik bittiği ve TCMB’nin faiz indirimi sonucu elde edilecek getiriler düştüğü için yabancıların bir bölümü piyasadan ayrılıyor. Bu hareket döviz talebini artırdığı için TL değer kaybediyor.
2-) ABD’de bazı sorunların geçici olarak da olsa çözülmüş olması, yine ABD’den gelen verilerin cesaret verici olması ve Fed Başkanının yapacağı açıklamalara ilişkin olumlu beklentiler Doların bütün paralara karşı değer kazanmasına yol açıyor. Buna karşılık Euro ile ilgili pek fazla olumlu bir gelişme olmamasına karşılık Euro da ABD’ye bağlı olarak Dolar dışındaki paralara karşı toparlanıyor. Bir anlamda ikinci rezerv para olmasının sonuçlarını yaşıyor. Türkiye’ye benzer ekonomilerin çoğunda benzer eğilimler görülüyor ve bu ekonomilerin paraları bu iki paraya karşı değer kaybediyor.

TL’nin Dolara karşı değer kaybı pek olumlu bir durum değil. Çünkü ithalatımızın ağırlığı Dolar ile yapılıyor ve dış borçlarımızın ağırlığı Dolar ile olan borçlara dayanıyor. TL’nin Dolara karşı değer kaybetmesi demek yapacağımız ithalatın ve vadesi gelip ödememiz gereken borcun TL karşılığının yükselmiş olması demek. 100 Dolar borcumuz olduğunu ve 1 Dolar = 2,00 olan kurun borcumuzu ödeme zamanı geldiğinde 1 Dolar =2,50 TL’ye yükseldiğini düşünelim. Kur 2,00 TL iken 100 Dolar satın almak için 200 TL vererek ödeyeceğimiz borcu şimdi 250 TL vererek ödeyeceğiz. Eğer bu farkı fiyatlarımıza ya da gelirimize yansıtma şansımız yoksa fark aleyhimize sonuç verecek.
Buna karşılık TL’nin Euro’ya karşı değer kaybı lehimize bir durum. Çünkü ihracatımızın ağırlığı Euro üzerinden yapılıyor. TL’nin Euro’ya karşı değer kaybetmesi demek Euro ile yapacağımız ihracat karşılığında daha fazla TL elde edeceğiz demek. 100 Euro ihracatı 2,50’lik kur ile yaparken 250 TL elde ediyorduk kur 3,00’e çıkınca 300 TL elde edeceğiz demektir. 
Türk ihracatçısı için ideal durum TL’nin Dolara karşı değer kazanıp Euro’ya karşı değer kaybettiği durumdur. Ne var ki bunun gerçekleşmesi o kadar kolay değil. İdeale en yakın durum ise Doların TL’ye karşı daha az değer kazanırken Euro’nun daha çok değer kazanmasıdır. En kötü durum ise Doların TL’ye karşı değer kazanırken Euro’nun TL’ye karşı değer kaybetmesidir.
DÖVİZ KURUNUN YÜKSELİŞİNİ ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
    Yapılabileceklerden biri, yabancı sermayeyi Türkiye’ye yeniden çekebilmek için faiz oranlarını artırmak. Reel sektörün henüz istenen düzeye ulaşmadığı ülkemizde, bu öneri çok mantıklı gelmeyebilir. Çünkü faizler yükseltildiğinde, yabancı fonlar ülkeye gelebilir. Ancak, içerdeki fon sahipleri yatırım ve üretim yapmak yerine, paradan para kazanmayı tercih edebilirler. Nitekim Türkiye’de geçmişte bu şekilde oldu. Yatırımlar azaldı, üretim azaldı, işsizlik arttı. Ne var ki şu anda, durum farklı. Avrupa ekonomilerinden gelen toparlanma haberleri, yabancı sermayenin gelişmiş olan ülkelere kaymasına yol açıyor.
Yapılabileceklerden diğeri,  reel sektörün döviz açığını kapatmak amacıyla yapacağı döviz talebinin kısılması ya da ertelenmesidir.
İhracatın ithalata bağımlılığının azaltılması, yapılması gerekenlerden bir diğeridir. Türkiye’de ihracat genellikle ithal girdiye bağımlı bir şekilde yapılıyor. İhracatı artırmak amacıyla ithal girdi talebinin artması, döviz talebini artırarak döviz kurunu yükseltmektedir. Yerli girdi kullanımına dayalı ihracatın özendirilmesi gerekmektedir.

Kaynaklar: (kaynak sahiplerimize teşekkürler)
dovizz.blogspot
altinzen
http://www.mahfiegilmez.com    ve diğer kaynaklar.