DÖVİZ KURLARI NASIL YÜKSELİR VEYA DÜŞER ?
Döviz
kurları piyasa mantığında olduğu gibi, arz ve talebin karşılaştığı noktada
belirlenmektedir. Genel olarak söylemek gerekirse, bir ülkenin döviz talebi
cari açığıdır.
Örneğin; bir ülkenin iç piyasasında yeteri
miktarda döviz bulunmuyorsa, vatandaşların döviz talebi karşılanamayacak
seviyedeyse o ülkenin cari açığı vardır. Bu cari açık da doğrudan döviz
fiyatlarının artmasına neden olur.
Dış Dünya
ile yapılan alışverişlerde oluşan açık o ülkenin döviz talebidir. Döviz arzı
ise o ülkeye gelen sermaye hareketidir. Yani dış Dünya’dan açılan kredi,
yatırım için gelen para, yada ülkenin kasasında yani merkez bankalarında
bulunan para da döviz arzı olmaktadır.
Bu iki değer
toplandığında arz, talebi geçiyorsa döviz fiyatları baskı altındadır ve aşağıya
doğru hareket eder. Tam tersi olarak cari açık, sermaye girişinden fazlaysa,
merkez bankası rezervlerinden daha fazla cari açık oluşuyorsa, döviz kurları
yukarı doğru ilerler.
Aynı şekilde
politik faktörlerde dövizin yukarı çıkmasına etki etmektedir. Yani döviz
fiyatlarının belirlemesinde siyasi istikrarın önemi de ciddi bir yere sahiptir.
Eğer bir ülkede siyasi ortam gergin ise borsa da buna bağlı olarak eksi değerde
işlem görecektir. Borsanın olumsuz yönde ilerlemesi demek de döviz cinsi
araçların(dolar, Euro vs.) daha da pahalılaşması anlamına gelir. Fakat siyasi
faktörler iç piyasadaki dönen dövizin miktarının etkisine göre daha hafif
etkilerde bulunur. Yani dövizin kurunu belirleyen ana faktör siyaset değildir.
TL’NİN DEĞER KAYBI VE SONUÇLARI
TL’nin değer
kaybı yaşamasının iki nedeni vardır;
1-)
Türkiye’den kaynaklanan nedenler arasında en belirgin olanı yabancıların
piyasadan çıkışı. Moodys’in not artırımından sonra satın alınacak olumlu
beklenti en azından şimdilik bittiği ve TCMB’nin faiz indirimi sonucu elde
edilecek getiriler düştüğü için yabancıların bir bölümü piyasadan ayrılıyor. Bu
hareket döviz talebini artırdığı için TL değer kaybediyor.
2-) ABD’de
bazı sorunların geçici olarak da olsa çözülmüş olması, yine ABD’den gelen
verilerin cesaret verici olması ve Fed Başkanının yapacağı açıklamalara ilişkin
olumlu beklentiler Doların bütün paralara karşı değer kazanmasına yol açıyor.
Buna karşılık Euro ile ilgili pek fazla olumlu bir gelişme olmamasına karşılık
Euro da ABD’ye bağlı olarak Dolar dışındaki paralara karşı toparlanıyor. Bir
anlamda ikinci rezerv para olmasının sonuçlarını yaşıyor. Türkiye’ye benzer
ekonomilerin çoğunda benzer eğilimler görülüyor ve bu ekonomilerin paraları bu
iki paraya karşı değer kaybediyor.
TL’nin
Dolara karşı değer kaybı pek olumlu bir durum değil. Çünkü ithalatımızın
ağırlığı Dolar ile yapılıyor ve dış borçlarımızın ağırlığı Dolar ile olan
borçlara dayanıyor. TL’nin Dolara karşı değer kaybetmesi demek yapacağımız
ithalatın ve vadesi gelip ödememiz gereken borcun TL karşılığının yükselmiş
olması demek. 100 Dolar borcumuz olduğunu ve 1 Dolar = 2,00 olan kurun
borcumuzu ödeme zamanı geldiğinde 1 Dolar =2,50 TL’ye yükseldiğini düşünelim.
Kur 2,00 TL iken 100 Dolar satın almak için 200 TL vererek ödeyeceğimiz borcu
şimdi 250 TL vererek ödeyeceğiz. Eğer bu farkı fiyatlarımıza ya da gelirimize
yansıtma şansımız yoksa fark aleyhimize sonuç verecek.
Buna
karşılık TL’nin Euro’ya karşı değer kaybı lehimize bir durum. Çünkü
ihracatımızın ağırlığı Euro üzerinden yapılıyor. TL’nin Euro’ya karşı değer
kaybetmesi demek Euro ile yapacağımız ihracat karşılığında daha fazla TL elde
edeceğiz demek. 100 Euro ihracatı 2,50’lik kur ile yaparken 250 TL elde
ediyorduk kur 3,00’e çıkınca 300 TL elde edeceğiz demektir.
Türk
ihracatçısı için ideal durum TL’nin Dolara karşı değer kazanıp Euro’ya karşı
değer kaybettiği durumdur. Ne var ki bunun gerçekleşmesi o kadar kolay değil.
İdeale en yakın durum ise Doların TL’ye karşı daha az değer kazanırken Euro’nun
daha çok değer kazanmasıdır. En kötü durum ise Doların TL’ye karşı değer
kazanırken Euro’nun TL’ye karşı değer kaybetmesidir.
DÖVİZ KURUNUN YÜKSELİŞİNİ ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Yapılabileceklerden biri, yabancı sermayeyi
Türkiye’ye yeniden çekebilmek için faiz oranlarını artırmak. Reel sektörün
henüz istenen düzeye ulaşmadığı ülkemizde, bu öneri çok mantıklı gelmeyebilir.
Çünkü faizler yükseltildiğinde, yabancı fonlar ülkeye gelebilir. Ancak,
içerdeki fon sahipleri yatırım ve üretim yapmak yerine, paradan para kazanmayı
tercih edebilirler. Nitekim Türkiye’de geçmişte bu şekilde oldu. Yatırımlar
azaldı, üretim azaldı, işsizlik arttı. Ne var ki şu anda, durum farklı. Avrupa
ekonomilerinden gelen toparlanma haberleri, yabancı sermayenin gelişmiş olan
ülkelere kaymasına yol açıyor.
Yapılabileceklerden
diğeri, reel sektörün döviz açığını
kapatmak amacıyla yapacağı döviz talebinin kısılması ya da ertelenmesidir.
İhracatın
ithalata bağımlılığının azaltılması, yapılması gerekenlerden bir diğeridir.
Türkiye’de ihracat genellikle ithal girdiye bağımlı bir şekilde yapılıyor.
İhracatı artırmak amacıyla ithal girdi talebinin artması, döviz talebini
artırarak döviz kurunu yükseltmektedir. Yerli girdi kullanımına dayalı
ihracatın özendirilmesi gerekmektedir.
Kaynaklar: (kaynak sahiplerimize
teşekkürler)
http://www.mahfiegilmez.com ve diğer kaynaklar.
Arkadaşlar okudum gayet iyi bir yazi yazmissiniz basarilar ...
YanıtlaSilteşşekkürler ahmet sefa kazık...
YanıtlaSil